*Çocuklarıyla en az ilgilenen mesleklerin öğretmen ve emniyet mensubu olduğunu söyledi.
*Öğrenmenin 8 farklı yolu var. Bunlar:
Sözel-dilsel
Matematiksel-mantıksal
Görsel-uzamsal
Bedensel-kinestetik
Müziksel-ritmik
Doğacı
Sosyal
Bu zeka türlerinden yararlanarak ders anlatırsak okul bize de eğlenceli hale geliyormuş ve mesleki tükenmişlik sendromunun önüne geçmiş oluyormuşuz. Çoklu zeka tükenmememizi sağlar. 'Bunları anlatırken çocuğun zekasını bilmenize gerek yok. Zaten öğretmen hangi zekaya sahipse derstede öyle anlatıyor' dedi.
*Ona göre Türkiye'de en kötü olan dersler: İngilizce, Tarih, Din kültürü.
*Çocukları bağırta bağırta okutmamız gerektiğini ve asla yazı ödevi vermemiz gerektiğini söyledi. Hızlı yazan çocukların % 80 i üstün zekalıdır. Fakat kendine öz güvenleri yoktur.
*Mesleğe ilk başladığım yıllarda birincisi sınıfta ilk gün ne yapacağımı bilemez halde herkese birer kağıt dağıtım ve bunları bir ders boyunca istediğimiz gibi karalamalarını istedim. Meğerse bilmeden doğru bişey yapmışım. İlk dersimizde mutlaka bu çalışmaya zaman ayırmamız gerektiğini söyledi. 3 hafta boyunca çocuğun bileğini geliştirecek hareketler yaptırmalıymışız. Bu hareketler motor hareketlerini geliştiriyor ve yerleştiriyormuş.
*Sınıfta yapacağımız diğer etkinlik ise çocuklara düğmelerini açıp kapattırmak. 6-7 yaş çocuğu bunu yapamıyorsa psikologlar bu çocuklara gelişim geriliği raporu veriyorlarmış.
*2 hafta geçti ve sınıfta hala okula alışamayan öğrenci varsa veliye 'Sınıftaki 5 cevval çocuğu evinize davet edin' diyerek evde oynamalarını sağlamalıymışız. Özgüveni olmayan bütün çocukların evde özgüveni vardır. Program evde çözülmeli.
Sözel-dilsel
Matematiksel-mantıksal
Görsel-uzamsal
Bedensel-kinestetik
Müziksel-ritmik
Doğacı
Sosyal
Bu zeka türlerinden yararlanarak ders anlatırsak okul bize de eğlenceli hale geliyormuş ve mesleki tükenmişlik sendromunun önüne geçmiş oluyormuşuz. Çoklu zeka tükenmememizi sağlar. 'Bunları anlatırken çocuğun zekasını bilmenize gerek yok. Zaten öğretmen hangi zekaya sahipse derstede öyle anlatıyor' dedi.
*Ona göre Türkiye'de en kötü olan dersler: İngilizce, Tarih, Din kültürü.
*Çocukları bağırta bağırta okutmamız gerektiğini ve asla yazı ödevi vermemiz gerektiğini söyledi. Hızlı yazan çocukların % 80 i üstün zekalıdır. Fakat kendine öz güvenleri yoktur.
*Mesleğe ilk başladığım yıllarda birincisi sınıfta ilk gün ne yapacağımı bilemez halde herkese birer kağıt dağıtım ve bunları bir ders boyunca istediğimiz gibi karalamalarını istedim. Meğerse bilmeden doğru bişey yapmışım. İlk dersimizde mutlaka bu çalışmaya zaman ayırmamız gerektiğini söyledi. 3 hafta boyunca çocuğun bileğini geliştirecek hareketler yaptırmalıymışız. Bu hareketler motor hareketlerini geliştiriyor ve yerleştiriyormuş.
*Sınıfta yapacağımız diğer etkinlik ise çocuklara düğmelerini açıp kapattırmak. 6-7 yaş çocuğu bunu yapamıyorsa psikologlar bu çocuklara gelişim geriliği raporu veriyorlarmış.
*2 hafta geçti ve sınıfta hala okula alışamayan öğrenci varsa veliye 'Sınıftaki 5 cevval çocuğu evinize davet edin' diyerek evde oynamalarını sağlamalıymışız. Özgüveni olmayan bütün çocukların evde özgüveni vardır. Program evde çözülmeli.
*Hiperaktif dediğimiz çocukların aslında hiperaktif değil 'şımarık' olduklarını söyledi. 10 yıl önce bu çocuklara şımarık diyormuşuz ama şimdi ne değiştiyse şımarık çocuklar bir anda hipeaktif olmuş. Hiperaktif çocuk; gerçek dürtü bozukluğuna sahip oldukları için yerinde duramazlarmış. Hemen 'Rtalin' kullanmamalıymışız.
*Anneanne babaanne elinde büyüyen çocukların %80i şımarık oluyorlarmış. Dede elinde büyüyenler ise doyumsuz.Tek çocuk olmak da sıkıntılı bir durummuş. Tek çocuklar narsist olup, teşekkür etmez ve yalnızdırlar dedi.
*Yüzme ile bütün sorunları giderebilirmişiz.
*Dikkat eksikliği ise bizim kolayca tanı koyup söyleyebileceğimiz bir şey değilmiş ama hepimiz 'senin çocukta dikkat eksikliği var' diyoruz.Aslında bunu diyen öğretmen başarısızmış. Dikkat eksikliği olan çocuklarda altyapı eksikliği ve hafıza eksikliği varmış. Dikkat eksikliğini gidermek için onlara işitsel ve görsel hafıza geliştirici ödevler verilmeliymiş. Bir çocuk evine girişini ayrıntılı bir şekilde tarif edebiliyorsan görsel zekası yüksektir. İşitsel zekası zayıf olan çocuk sınıfta dalar veya uyur.
*Anneanne babaanne elinde büyüyen çocukların %80i şımarık oluyorlarmış. Dede elinde büyüyenler ise doyumsuz.Tek çocuk olmak da sıkıntılı bir durummuş. Tek çocuklar narsist olup, teşekkür etmez ve yalnızdırlar dedi.
*Yüzme ile bütün sorunları giderebilirmişiz.
*Dikkat eksikliği ise bizim kolayca tanı koyup söyleyebileceğimiz bir şey değilmiş ama hepimiz 'senin çocukta dikkat eksikliği var' diyoruz.Aslında bunu diyen öğretmen başarısızmış. Dikkat eksikliği olan çocuklarda altyapı eksikliği ve hafıza eksikliği varmış. Dikkat eksikliğini gidermek için onlara işitsel ve görsel hafıza geliştirici ödevler verilmeliymiş. Bir çocuk evine girişini ayrıntılı bir şekilde tarif edebiliyorsan görsel zekası yüksektir. İşitsel zekası zayıf olan çocuk sınıfta dalar veya uyur.
* Çocuklarda genelde 4 problemle daha çok karşılaşıyorlamış.
- Özgüven eksikliği=sınav heyecanı
- Öfke
- Sorumsuzluk
- Bağımlılık
'Çocukta bu sorunlardan birisi varsa o çocuğun babası yoktur' dedi. Sıfır baba. Yani ilgisiz baba.
*Sınıfta gülmeyi azaltmamız gerektiğinden bahsetti. Sınıfta alayı azaltmalıyız. Ayrıca sevginin öğretmene saygıyı azalttığından da bahsetti. Tahtaya yazı yazarken dönüp sınıfı susturuyorsak, saygınlığımız azalmış demektir.
Saygınlığımızı azalmaması için;
-Prensip sahibi olmalı
-İstikrarlı olmalı
-İşimizi iyi yapabilmeli yani yaptığımız işi de satabilmeleri
-Sakin olmalıyız.
*Yaptıkları öfke terapilerinde cinsiyet farklılıklarının etkisinden bahsetti. Kadının kızdığı şeyle, erkeğin kızdığı şeylerin bir olmadığını söyledi. Kadın unutmaz.
Öfkemizi kontrol edebilmek için;
- Özgüven eksikliği=sınav heyecanı
- Öfke
- Sorumsuzluk
- Bağımlılık
'Çocukta bu sorunlardan birisi varsa o çocuğun babası yoktur' dedi. Sıfır baba. Yani ilgisiz baba.
*Sınıfta gülmeyi azaltmamız gerektiğinden bahsetti. Sınıfta alayı azaltmalıyız. Ayrıca sevginin öğretmene saygıyı azalttığından da bahsetti. Tahtaya yazı yazarken dönüp sınıfı susturuyorsak, saygınlığımız azalmış demektir.
Saygınlığımızı azalmaması için;
-Prensip sahibi olmalı
-İstikrarlı olmalı
-İşimizi iyi yapabilmeli yani yaptığımız işi de satabilmeleri
-Sakin olmalıyız.
*Yaptıkları öfke terapilerinde cinsiyet farklılıklarının etkisinden bahsetti. Kadının kızdığı şeyle, erkeğin kızdığı şeylerin bir olmadığını söyledi. Kadın unutmaz.
Öfkemizi kontrol edebilmek için;
1-Sınırlarını belirle
2-Doğru düzgün nefes al
3-Öfke çetelesi tut
4-Tepki vermeyi ve kavga etmeyi öğren kavganın da bir rajonu vardır.
5-Özür dilemesini bil
6- Bir tebessüm, bir teşekkür, bir tefekkür yeter
7-Neyle dolarsanız öyle yaşarsınız.Kaynağınıza da dikkat edin
8-Safını belli et
2-Doğru düzgün nefes al
3-Öfke çetelesi tut
4-Tepki vermeyi ve kavga etmeyi öğren kavganın da bir rajonu vardır.
5-Özür dilemesini bil
6- Bir tebessüm, bir teşekkür, bir tefekkür yeter
7-Neyle dolarsanız öyle yaşarsınız.Kaynağınıza da dikkat edin
8-Safını belli et
Kelimesi az olanın öfkesi çok olur.
Öfkesi az olan pratik zekası çok olur.
Öfkesi az olan pratik zekası çok olur.
*Birine bir şey söyleyeceksek önce güzel bir şey söyleyemeliymişiz. Yani önce iltifat, sonra ona söylemek istediğinizi söyleyecek, sonra da tekrar iltifat. Buna 'sandviç yöntemi' diyorlarmış. Öğretmenler bu yöntemi daha çok kullanıyormuşuz. Örneğin 'Senin çocuğun aslında çok zeki (iltifat) ama yapamıyor. Çalışırsa yapar (iltifat)
Bu sandviç yöntemi çok hoşuma gitti. Buraya tıklayarak bu yöntemle ilgili ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz.
*Tükenmişliğin bazı nedenleri vardır:
1 Motivasyon bozukluğu
2 Kaliteyi yakalayamamak
3 İstenileni yapamamak
4 Planlananı yapamamak
5 Çalışmaktan artık keyif alamamak
6 Ne yapacağını bilememek
7 Ne yapacağını bilememek
Teşekkürler Kübra Hanım bu güzel paylaşım için.
YanıtlaSilBugün de Sivas taydı aynı şeyleri söyledi.
YanıtlaSil